Bu Blogda Ara

30 Ekim 2014 Perşembe

SPARTAKÜS ve FRİGYA'nın ADAGİO'su


Bugün, uluslararası üne sahip ilk ve tek Ermeni asıllı besteci, Aram Ilyich Khachaturian'ı (Haçaturyan) ziyaret edeceğiz. Tiflis’de doğan ve henüz on sekiz yaşındayken Moskova’ya yerleşen Khachaturian, sanatını Stalin’in dikkatli gözlerinin hapsinde icra etmek zorunda kalmış bir besteci. Tıpkı Rus çağdaşları gibi... Onu dünyaya tanıtan, Spartaküs ve Gayane balelerinin müzikleri içerisinden sıyrılan iki eseri olmuş. Bugün ‘Spartaküs ve Frigya’nın Adagio’su*’ ve Gayane Balesi’nden ‘Kılıç Dansı’ (Sabre Dance) ile anılıyor olsa da, Khachaturian'ın bıraktığı müzikal miras bunlardan çok daha fazlası.

‘Ailemde söz dinlemez ve gürültücü bir bebeğim var; Gayane Balesi’nden ‘Kılıç Dansı’... Samimi olarak söylüyorum, bu kadar popüler olacağını ve diğer çalışmalarımı kenara iteceğini bilseydim, onu hiç bestelememiş olmayı tercih ederdim. Yurt dışında bir yerlerde, ‘Bay Kılıç Dansı’ olarak lanse ediliyor olmak beni bazen kızdırıyor.’   

Notalara yolculuğumuzda ‘Kılıç Dansı’nı dinlemeyeceğiz ancak ona kulak verirseniz eğer, tanıdık bulacağınıza eminim. Yeğenime dinlettiğimde, ‘bu Tom ve Jerry’nin müziği değil mi’ diye sordu bana. Şaşırarak öğrendim ki, sayısız kullanımından biri de bahsi geçen meşhur çizgi film serisiymiş meğer. ‘Gayane Balesi’nden devam etmek isterseniz, buradaki ‘Adagio’yu es geçmemenizi öneririm. Bugünün konusu olan adagio ise ‘Spartaküs Balesi’nden geliyor ve bizleri milattan önce 1. Yüzyıl Roma’sında geçen bir hikayenin içine çekiyor... 

‘Romalı konsüllerden Crassus, Trakya Kralı Spartaküs ve karısı Frigya'yı esir aldığı fetih seferinden dönmüştür. Frigya'yı haremine katan Crassus, Spartaküs'ü gözleri kapalı olarak gladyatörler arenasında bir dövüşe çıkarır. Karşısına koyduğu rakip Spartaküs’ün arkadaşıdır. Bilmeden arkadaşını öldüren Spartaküs bu duruma çok öfkelenir. Crassus'tan kaçmayı başardığı gibi, diğer köleleri de özgürlüklerine kavuşturur. Spartaküs ve Frigya’nın saklandıkları yeri öğrenen Crassus, birliklerini oraya göndermekte gecikmez. Son nefesine kadar mertçe savaşan Spartaküs ölür. Ve Frigya’nın sarsıcı ağıtı duyulur...’

Balenin 1930’lu yıllarda yazılmış olan senaryosu, dönemin bestecilerine ilginç gelmemiş olmalı ki, yirmi yıl boyunca beklemiştir, ta ki Khachaturian'ın dikkatine getirilinceye kadar. İtalya'ya giden ve hikayenin geçtiği tarihi yerlerde zaman geçiren bestecinin yarattığı müziklere rağmen, zayıf senaryo ve koreografiye sahip bale seyirciyi etkilememiştir. Başarılı bulunması için uzun yıllar geçmesi gerekecek, bu sırada senaryo revize edilecek ve yepyeni bir koreografi seçilecektir.

Bir aşk düeti olan 'Adagio' kadar olmasa da, ‘Spartaküs’ün Zaferi’ olarak bilinen ‘Dance of the Gaditanae’ de, bale süitinin* çarpıcı bölümlerinden biridir. Şimdi 'Adagio'yu dinleyecek ve karı kocanın esaretten kurtulup kavuştukları ana tanıklık edeceğiz. Sonrasında Eski Roma'yı terk edecek ve besteciyle ikinci kez, bu sefer bir maskeli baloda görüşeceğiz...


Anlamlarına, Klasik Müzik Terimleri sayfasında yer verilmiştir. (Arşiv: Ekim 2013)

14 Ekim 2014 Salı

PEER GYNT SÜİTİ - 1


'O, karla kaplı bir bonbon şekeridir...’

Fransız besteci Claude Debussy'nin Edvard Grieg hakkındaki yorumu...

'Notalar ve Notlar'ın birinci yılını doldurduğu bugün, klasik müzik konserlerinin repertuarında sıkça yer alan ‘Peer Gynt Süiti’nin* doğduğu yere, yani Norveç’e yol alıyoruz. Seyahatimize, popüler kültürdeki kullanımı nedeniyle de tanışık olduğumuz, ‘Sabahki Ruh Hali’ ve en az onun kadar çarpıcı olan ‘Ase’nin Ölümü’, ‘Anitra’nın Dansı’ ve ‘Dağ Kralının Huzurunda’ parçaları eşlik edecek.

Süitin hikayesi şöyle... Norveçli yazar Henrik Ibsen, ‘Peer Gynt’ (Per Günt olarak okunuyor), isimli oyununu müzikle desteklemeye ihtiyaç duyunca, dönemin popüler bestecisi Edvard Grieg'le iletişime geçiyor. Norveçli besteci, Ibsen’in önerisine büyük bir hevesle yanıt veriyor vermesine de, konunun müzikal olmayan doğasından kısa zamanda sıkılıyor. Sahne müziklerini isteksiz bir şekilde tamamlayan Grieg, 1876 yılındaki prömiyerine dahi katılmıyor. Oyunun izleyiciler tarafından coşkuyla karşılanması bile onu umutlandırmaya yetmemiş olmalı ki, müziğine hak ettiği şansı vermek amacıyla, bestelediği yirmi üç parçanın içinden seçtiklerini iki süit altında topluyor. Günümüzde, birincisinin gölgesinde kalan ikinci süit, daha çok ‘Solveig’in Şarkısı’yla anılıyor.

Eserlerin taşıdığı isimler, oyunun konusuna merak uyandırdıysa eğer, sorumsuz, bencil, uçarı ve palavracı Peer Gynt’le tanışmamızın sırası gelmiş demektir. Macera peşinde koşmaktan hoşlanan delikanlının, Solveig adlı güzel bir kızı kandırıp, sonra da terk etmesiyle başlayan hikayesi, dünyayı dolaşırken karşısına çıkan kadınlarla yaşadığı aşk serüvenlerinin etrafında gelişiyor ve yorgun, fakir, vaktinden önce yaşlanmış biri olarak ülkesine döndüğünde Solveig’in kollarında ölümüyle son buluyor...