Bu Blogda Ara

22 Ekim 2013 Salı

KLASİK MÜZİK VE TARİHÇESİ


Bugünkü, sadece bilgi paylaşmak üzere yazdığım ilk ve tek yazım olacak. Çünkü bu platformda  notaların hikayelerini ve yarattığı duyguları paylaşmak arzusundayım. Ancak klasik müziğin evrimine kısa bir bakış, bize yön duygusu kazandırarak, notalara yolculuğumuzun keyfini artırabilir. Keşfetme arzumuzu canlı tutarak yazmaya çalışacağım.

Klasik kelimesi, üzerinden çok zaman geçtiği halde değerini yitirmeyen, türünde örnek gösterilen yapıtları ifade ediyor. Klasik müzik ise, Batı Avrupa kökenli, çok sesli müzik türü olarak tanımlanıyor. Çok seslilik, farklı enstrümanların biraraya gelmesini gerektirdiğinden tam bu noktada, enstruman aileleriyle tanışmak iyi bir başlangıç olabilir.

Gruplardan ilki, yayla sürtündüğünde titreşen tellerden oluşan tahta enstrümanlar; keman, viyola, çello (viyolonsel) ve kontrbas gibi. İkinci grup yani klavye ve arp grubunda, org, klavsen (günümüzde kullanılmıyor) ve telleri parmakla çekiştirilerek titreşim sağlanan arp yer alıyor. Üflemeli grup, içlerine üflelen nefesle titreşen enstrümanlardan oluşuyor: Flüt, fagot, klarnet, korno, obua, saksafon, trompet, trombon, tuba, üçüncü grubun üyeleri. Son olarak da timpani (davullar), tef, trampet, üçgen ve ziller gibi tokmak, baget veya fırça gibi cisimlerle vurularak titreştirilen enstrümanlar var ki, bunlar da vurmalı grup yani perküsyon olarak anılıyor.

Vokal müziğin en kıymetli enstrümanı ise, elbette insan sesi. Vokaller kendi içlerinde, soprano (en ince kadın sesi), alto (en kalın kadın sesi), mezzo-soprano (soprano ve alto arasındaki kadın sesi), tenor (en ince erkek sesi), bas (en kalın erkek sesi) ve bariton (tenor ve bas arasındaki erkek sesi) olarak gruplanıyor.

Çok sesliliğe geçiş Rönesans döneminde gerçekleşiyor. Klasik müziğin 1400’lü yıllardan 2000’li yıllara, yani 21. Yüzyıl Müziği dönemine kadar geçirdiği evrim, 5 dönemde inceleniyor.

Rönesans dönemi olarak tanımlanan 1400 – 1600 yılları arasında müzik, kilisenin baskısının hafiflemesiyle, daha özgür ve deneysel bir hal alıyor. Bu dönemde, vokal müzik yaygın olmayı sürdürüyor. Gutenberg’in matbaayı bulması eserlerin basılabilmesini sağlıyor ve  müzik paylaşılabilir hale geliyor.

Rönesans dönemini, 1750 yılına kadar sürecek Barok dönem takip ediyor. Müzik, süslü ve gösterişli bir anlatıma bürünüyor. Vokal müzikle birlikte, enstrümental müzik de gelişiyor. Modern orkestra ve opera fikrinin oluştuğu Barok dönemde yaylı grup, klavsen, org, flüt, obua, trompet, fagot ve korno, kullanılan ana enstrümanlar oluyor. Opera*, konçerto* ve sonat* türleri yaygınlaşıyor. Müzisyenler kilise dışında soylular için de çalışıyor. Müzik ulusallıktan çıkıyor ve besteciler, ismen tanınmaya başlıyor. Antonio Vivaldi, Johann Sebastian Bach, George Frideric Handel dönemin en ünlü isimleri...

Takiben, klasik dönem başlıyor ve müzik, klasik öğelere, sade ve elegan bir anlatıma kavuşuyor. Düzen ve yapısallık önem kazanıyor. Senfoni*, yeni ve önemli bir tür olarak ortaya çıkıyor. Bu dönemde piyano ve klarnet icat ediliyor. Üçgen  ve ziller gibi vurmalı çalgılar da kullanılmaya başlanıyor. 1830’a kadar devam eden dönemin en önemli bestecileri; Franz Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven ve Franz Schubert.

1830’a gelindiğinde müzikte, geleneksellik ve yapısallığa karşı duran, özgürlükçü bir yaklaşım hakim oluyor. Klasik dönemin kuralları tamamen dışlanmamakla birlikte, oldukça esnetiliyor. Kompozisyonlar ve süreleri uzuyor. Erken, orta ve geç dönem olarak incelenen Romantik dönemde, duygular ve içgüdüler ön plana çıkıyor. Besteciler, kendilerini müzik üzerinden ifade ediyorlar. Müzik, halk için yapılıyor. Bu dönemde iyi müzisyenler, virtüöz*, bestekar, orkestra şefi ve eğitmen olarak geçinebilme olanağına kavuşuyorlar. Frederic Chopin, Robert Schumann, Franz Liszt, Richard Wagner, Giuseppe Verdi, Johannes Brahms, Pyotr Ilyich Tchaikovsky, Gustav Mahler bu dönemin en önemli bestecilerinden bazıları.

Romantik dönem, 1. Dünya Savaşı’nın sonlanmasıyla kapanıyor. 20. Yüzyıl Müziği Dönemi olarak adlandırılan yeni dönem, yeni kurallarıyla ya da kuralsızlığıyla geliyor. Müzikte, deneysellik başlıyor. Birbirinden farklı, hatta zıt stilller oluşuyor. Elektronik ve bilgisayar teknolojileri kullanılmaya başlanıyor. Benim de en sevdiğim dönem olan 20. Yüzyıl Müziği Dönemi'nin bestecilerinden bazıları; Sergei Rachmaninov, Richard Strauss, Arnold Schoenberg, Maurice Ravel, Bela Bartok, Igor Stravinsky, Sergei Sergeyevich Prokofiev, George Gershwin, Dmitri Shostakovich.

Türkiye’de çok sesli müziğe bu dönemde, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra geçiliyor. Müziğe yeteneği olan gençler, klasik müzik eğitimi almaları için yurt dışına gönderiliyor. İlk kuşak besteciler ‘Türk Beşleri’ olarak bilinen, A. Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Necil Kasım Akses, Ulvi Cemal Erkin. Onları, Ferit Tüzün, Nevit Kodallı, Muammer Sun, Turgay Erdener ve Fazıl Say gibi nice değerli besteci izliyor.

Dönemleri, yıl aralıklarında ifade etmiş olmama rağmen, başlangıç ve bitişlerinin bu kesinlikte olmadığını not etmek isterim. Kendisinden önceki döneme tepki olarak doğan yeni döneme geçiş, bazen uzun yıllara yayılmış bir süreç olmalı. Bazı bestecilerin, birden fazla dönemde anılabilecek şekilde eser verdiği biliniyor. Örneğin, klasik dönemde anılan Ludwig van Beethoven ve Franz Schubert’in son dönem eserlerinin, erken romantik döneme ait olması veya Gustav Mahler’in,  geç romantik dönemde eser vermekle birlikte aynı zamanda  20. Yüzyıl bestecisi olarak da kabul edilmesi gibi.

Haftaya, notalara yolculuğumuz başlıyor...

‘Müzik, meleklerin konuştuğu dildir.’

Henry Wadsworth Longfellow
ABD li Şair

‘Melekler tanrıyı methetmeye koyulduklarında sadece Bach çalıyor olabilirler. Ama kendi aralarında toplandıklarında eminim ki Mozart dinliyorlardır.’

Karl Barth
İsviçreli Teolog


* Anlamlarına, Klasik Müzik Terimleri sayfasında yer verilmiştir. (Arşiv: Ekim 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder