Bu Blogda Ara

12 Şubat 2014 Çarşamba

WALTZ


'Yaşamımda özellikle mutlu anlar, büyük sevinçler olmadı. Gri ve donuktu. Bunu düşünmek beni hüzünlendiriyor.’

Rus Besteci Dmitri Shostakovich’in bu ifadesi hüzün vericidir. Kimse, yaşamın sonuna daha yakın durduğu bir yaştayken, hayat rengini ‘gri’ olarak tanımlamak istemez kuşkusuz. Kendi adıma, ‘ne turuncu, kırmızı ve hatta morlar yaşadım’ veya ‘gök mavisi, zümrüt yeşili, denizin turkuaz rengiydi benim yaşamım’ diyebilmeyi isterim. Bugün baktığım yerden, derim de. Ancak anlıyorum ki, bazen, kişinin yaşadığı coğrafya buna izin vermiyor. Fonda koyu bir siyah varsa eğer, hayatı, kasvetten arınmış, canlı bir renge dönüştürmek çok zor oluyor...

Bana bunları düşündürten, Shostakovich’in hayat hikayesi oldu. O, Bolşevikler iktidarı ele geçirinceye kadar, yani ömrünün ilk 11 yılında rahat bir hayat sürmüş, henüz 19 yaşındayken bestelediği senfoni ile büyük başarı yakalamış, devrimin altın çocuğu ilan edilmiştir. Bu konumunu, 30 yaşındayken yazdığı ve en çarpıcı eserlerinden biri olarak kabul edilen operasıyla (Mtsensk’li Lady Macbeth), Stalin rejiminin sert tepkisini üzerine çekinceye kadar korumuştur. Bir sonraki yıl bestelediği 5. Senfoni ile kendini aklamayı başarmış ancak bu süreçten hırpalanmış bir besteci olarak çıkmıştır.

Bu dönemde, yabancı yayınlara yasaklar getirilir; rejim, sanatçılardan sosyalist bir tema taşıyan, devleti öven besteler istemeye başlar. Ülkenin kendi içine kapandığı ve 20 yıl kadar süren bu dönem, tek tipliğin hakim olduğu ve övüldüğü, farklılığın ‘formalizm’ suçlamasıyla cezalandırıldığı koyu renkli bir dönemdir. Shostakovich de suçlamalardan nasibini alır. Sanatta liberalleşme, ancak Stalin’in vefatıyla mümkün olur ve Shostakovich müzik hayatının son dönemine girerken, kendi istediği müziği notalara dökebilir nihayet.

Tüm yaşamını ülkesinde sürdüren besteci, 150’ye yakın eseriyle en verimli yaratıcılar içerisinde sayılır. Böyle bakınca, üretmeyi sürdürerek nefes alabilmiş ve o coğrafyayı terk edemediği için ‘gri’ye hapsolmuş, -belki de buna razı olmuş- biri görülür.

Shostakovich, ‘Suite for Variety Orchestra’ adıyla bilinen ve sekiz parçadan oluşan süitiniStalin sonrası dönemde bestelemiştir. Esasen süitin 7. parçası olan ‘Waltz’ de, yeni bir dönemin habercisi gibidir. Hafiflik hissi veren, umut ve mutluluk aşılayan müziğiyle 'Waltz', beyaz ve mavinin karıştığı gök rengindedir.

'Waltz'in bizlere ulaşmasına aracı olan kişi, filmlerinde klasik müzik eserlerini kullanmasıyla da ünlü olan Stanley Kubrick’den başkası değildir. Eser, Kubrick’in yönettiği, Nicole Kidman ve Tom Cruise’un başrollerini paylaştığı, bol ödüllü ‘Gözleri Tamamen Kapalı’ filminin açılış müziğidir. Ancak film, Stanley Kubrick için bir final olmuştur...


* Anlamlarına, Klasik Müzik Terimleri sayfasında yer verilmiştir. (Arşiv: Ekim 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder