Bu Blogda Ara

18 Aralık 2013 Çarşamba

PAVANE


Notalara yolculuğumuzda bugünkü durağımız Fransız besteci Gabriel Fauré ve onun unutulmaz eseri ‘Pavane’. Uzun yıllar Paris Konservatuarı’nda profesörlük yapmış olan Fauré, ılımlı ve dikkatleri üzerine çekmeye meraklı olmayan bir kişilik olarak karşılıyor bizi.

1924 yılında vefat edinceye kadar üreten ve öğreten biri olmayı sürdürmüş Fauré, üstelik son 20 senesinde duyma yetisini yitirdiği halde yapabilmiş bunu. Bu yolda en büyük destekçileri, eşi Marie, çocukları ve besteci 55 yaşındayken hayatına giren Marguerite Hasselmans olmuş.


Fauré ile tanıştığında 24 yaşında olan Marguerite, güzel, dışa dönük, modern bir kadın ve yetenekli bir piyanist. Zaman zaman Fauré’nin eserlerini de icra etmiş olan Marguerite’ı burada anmamızın nedeni, bestecinin 25 yıl boyunca yürüttüğü paralel evliliğin tarafı olması. Fauré eşine, değer verdiği bir arkadaşı gibi davranırken, Marguerite ile, gözler önünde tutkulu bir ilişki yaşamış ve  bu nazik denge hiç bozulmamış...

Fauré’nin 50 li yaşları, özel hayatı gibi mesleki yaşamının da dönüştüğü yıllar olmuş, ülkesinde önemli bir besteci olarak kabulü bu dönemde gerçekleşmiştir. Öte yandan, Fransa dışında tanınması, uzun yılların geçmesini gerektirecek, Fauré, vefatını takip eden yılların ardından, ‘Pavane’ ve ‘Requiem’ gibi eserleriyle kitlelere ulaşacaktır.

Esasen ‘Pavane’, 16. yüzyilda ortaya çıkmış İspanyol kökenli bir dansın adıdır ve Fauré’nin eseri, ritmini ve ismini bu danstan almıştır. Eserin melodisi su gibi akıp giderken, öznesi belli olmayan bir özlem hissettirir ve belli belirsiz bir hüzün...

Özlem, batmış, ama aydınlığı hala süren güneş gibidir
bu yüzden akşamüstü saatleri, hüzün saatleridir.

Özlemin ayrılmaz ikiz kardeşidir hüzün
...

Özlem hüzünsüz edemez; her hüznün de,
şurasında burasında, bir özlem gizli durur, kıpırdanır.

Özlem hüzünlüdür, hüzün de, özlemli...’

Oruç Aruoba
Yazar ve Felsefeci

www.youtube.com/watch?v=mpgyTl8yqbw‎Benzer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder