Bu Blogda Ara

23 Ocak 2014 Perşembe

POLOVEÇ DANSLARI


‘Rus Prensi Igor ve askerleri, eski Türk kavimlerinden biri olan Kumanlara mağlup olunca, Prens Igor ve oğlu Vladimir esir düşerler. Kumanların başı Konçak Han, tutsaklarına konukseverlik göstermek adına büyük bir eğlence düzenletir ve Prens’in şerefine dans edilmesini emreder. Dans edenlerin başında Han’ın kızı Konçakovna da vardır. Eğlence bittiğinde, baş başa kalan Vladimir ve Konçakovna yakınlaşır ve birbirlerine aşık olurlar...’

Prens Igor Operası’nın*, 12. Yüzyılda geçen hikayesinden bir bölümdü aktardığım. Poloveç Dansları (Polovtsian Dances) olarak adlandırılan bu bölüm, Kumanların Dansıdır. Ruslar, onlara ‘Polovtsi’ dedikleri için bu adı almıştır. Operanın bu bölümü o kadar beğenilmiştir ki, operadan bağımsız olarak da, konser programlarının vazgeçilmez eserlerinden biri haline gelmiştir.

17 Ocak 2014 Cuma

2. PİYANO KONÇERTOSU


Saçları kısacık kesilmiş, uzun boylu, heybetli bir adam. Sahneye soğuk ve sert bir edayla çıkar. Kimseye gülümsemeden, vakar içerisinde, piyanosunun başına oturur. Seyirci sessiz kalıncaya kadar, öylece bekler. Bu gerçekleştiğinde, kocaman elleriyle piyanosunun tuşlarına dokunur. Başkaları için çalması çok zor olan eserlerini, az bir fiziksel çabayla, muhteşem icra eder. Rivayet edilen, baş parmağı ve serçe parmağı arasına, 12 adet piyano tuşunun sığdığıdır...

Bu kişi, döneminin en güçlü piyano virtüözü* olarak kabul gören Sergei Rachmaninov’dan başkası değil. Rachmaninov, başarılı bir virtüöz ve orkestra şefi olmasının yanında, 20. Yüzyıl’da romantik dönemin müziğiyle varolan yegane bestecidir.

9 Ocak 2014 Perşembe

ENIGMA ÇEŞİTLEMELERİ - NIMROD



Bugün, ismi gibi gizemli bir esere doğru yol alıyoruz. Yunanca bir sözcük olan ‘enigma’nın ‘bilmece’ anlamını taşıdığını, notalara yolculuğumuzu planlarken öğrenmiş bulunuyorum, eserin hikayesini de.

Anlatılanlara göre, Edward William Elgar, yorucu bir günün ardından evine döndüğünde rahatlamak amacıyla piyanosunun başına geçer. Parmakları tuşlar üzerinde gezinirken, ortaya çıkan melodi, eşi Alice’in dikkatini çeker. Alice melodiyi yinelemesini istediğinde Elgar, melodiyi her seferinde biraz farklılaştırarak çalmaya başlar. 1899 yılında 42 yaşında olan Elgar’ın, bir besteci olarak tanınmasını sağlayacak meşhur ‘enigma çeşitlemeleri’nin yaratımı işte böyle başlar. Eser, başarılı bir prömiyerin ardından, ününü İngiltere sınırlarının ötesine taşır.

Eserin orijinal adı, ‘özgün bir tema üzerine çeşitlemeler’dir. Elgar, özgün temaya eşlik eden gizli bir temanın varlığından söz eder öyle ki tema, eserde duyulmadan var olmayı başarmaktadır. 'Enigma' işte bu temadır. Elgar, tüm ısrarlara rağmen başka bir açıklama yapmayınca, müzik dünyasını meşgul eden bu bilmece çözülemez ve eser 'enigma çeşitlemeleri' olarak anılmaya başlar.

3 Ocak 2014 Cuma

O FORTUNA


1803 yılında, Benediktbeuern’deki bir manastırın tozlu raflarında, Latince, Ortaçağ Almancası ve Provence bölgesine has bir Fransızca ile yazılmış el yazmaları bulunur. Bu, bir şiir koleksiyonudur. Ortaçağ’da manastırda yetişen öğrenciler ve o dönemin gezgin ozanlarının şiirleridir bunlar. El yazmalarını derleyen Alman dilbilimci Johann Andreas Schmeller, 254 şiir ve dramatik metinden oluşan koleksiyonu, 1847 yılında  ‘Carmina Burana’ yani ‘Beuern Şarkıları’ adıyla yayınlar. Konuları dini olmak bir yana, ziyadesiyle dünyevi olan şiir ve metinleri içeren ‘Carmina Burana’yı hedonistik olarak nitelemek çok yanlış olmaz.

Carl Orff’un, ‘Carmina Burana’ya tesadüf etmesi, Schmeller’in ölümünden yıllar sonra gerçekleşir. Orff, koleksiyon içerisinden 24 tanesini seçerek, tematik bir gruplamaya gider. Talih, İlkbaharda, Kırlarda, Tavernada, Aşk Sarayı, Blanziflor ve Helena olarak adlandırdığı bölümlerden oluşan metin, 21. yüzyıl insanını da meşgul eden konuların bir derlemesi gibidir. Orff, bu metni, solo, koro ve orkestra için besteler. Bir sahne oratoryosu* olan eser, Orff’un üçlemesinin birincisidir. Orff, besteyi 1936 yılında tamamladığında, yayıncısına şu notu gönderecektir: