1803 yılında, Benediktbeuern’deki bir manastırın
tozlu raflarında, Latince, Ortaçağ Almancası ve Provence bölgesine has
bir Fransızca ile yazılmış el yazmaları bulunur. Bu, bir şiir koleksiyonudur. Ortaçağ’da
manastırda yetişen öğrenciler ve o dönemin gezgin ozanlarının şiirleridir
bunlar. El yazmalarını derleyen Alman dilbilimci Johann Andreas Schmeller, 254
şiir ve dramatik metinden oluşan koleksiyonu, 1847 yılında ‘Carmina Burana’ yani ‘Beuern Şarkıları’
adıyla yayınlar. Konuları dini olmak bir yana, ziyadesiyle dünyevi olan şiir ve
metinleri içeren ‘Carmina Burana’yı hedonistik olarak nitelemek çok yanlış
olmaz.
Carl Orff’un, ‘Carmina Burana’ya tesadüf etmesi, Schmeller’in
ölümünden yıllar sonra gerçekleşir. Orff, koleksiyon içerisinden 24 tanesini seçerek,
tematik bir gruplamaya gider. Talih, İlkbaharda, Kırlarda, Tavernada, Aşk
Sarayı, Blanziflor ve Helena olarak adlandırdığı bölümlerden oluşan metin, 21. yüzyıl insanını da
meşgul eden konuların bir derlemesi
gibidir. Orff, bu metni, solo, koro ve orkestra için besteler. Bir sahne
oratoryosu* olan
eser, Orff’un üçlemesinin birincisidir. Orff, besteyi 1936 yılında tamamladığında,
yayıncısına şu notu gönderecektir:
‘Daha önce yazdığım, ve senin de ne yazık ki bir talihsizlik sonucu yayınladığın bütün eserlerimi yırt. Carmina Burana, benim seçkin eserlerimin başlangıcıdır.’
Carl Orff
Alman Besteci, Araştırmacı ve Müzik Eğitimcisi
1937 yılında prömiyeri yapılan ‘Carmina Burana’, bestecisini
yanıltmayacak ve ilk andan itibaren ilgi odağı olacaktır. Dünyanın çeşitli
yerlerinde sahnelenecek eser, baleye de uyarlanacaktır. 87 yaşına gelen Orff,
kitlelerin artarak devam eden beğenisine tanıklık etmiş ve tüm dünyaya miras
kalacak bir başyapıt yarattığını görmüş olarak, 1982 yılında vefat eder.
‘Carmina Burana’ koronun, dünyaya hükmeden Kader
Tanrıçası ‘Fortuna’ya hitabıyla başlar,
takip eden bölümlerden sonra yine bu bölümle nihayetlenir. Kader, Ortaçağ
düşüncesinin yoğunlaştığı egemen konulardan biri olmuştur. ‘O Fortuna’, kader
çarkının işleyişini anlatarak, kişinin her zaman kaderin kıskacında olduğunu hatırlatır.
Koroyu dinlerken, sözlerini anlamıyor olmanız, görkemli ve karşı konulamaz bir
şeye isyanı hissetmenizi engellemez. ‘O Fortuna’ o kadar etkileyecidir ki, ünü ‘Carmina
Burana’nın ötesine geçmiştir. Filmlerde, televizyon şovlarında ve çok sayıda reklamda
gereksiz bir şekilde kullanılmış olması bile, gücünü yok edememiştir.
Ülkemizde de pek çok kez sahnelenen eserin ‘canlı’
performansını geçen sene dinleyebildim. Lütfi Kırdar sahnesindeki
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, solistler, Devlet Çoksesli Korosu ve
Borusan Çocuk Korosu’nun yarattığı atmosfer büyülüydü, Ortaçağ dönemini çağrıştıran, etkileyici
bir deneyim yaşattı bana.
'Carmina Burana', çoğumuzun meselesi olan kader ve insan olmaya ait
diğer konularıyla sizi de kendisine çekebilir...
* Anlamlarına, Klasik Müzik Terimleri sayfasında yer
verilmiştir. (Arşiv: Ekim 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder