Bugün, 1770 lerin Almanya’sında, Bonn sokaklarında dolaşıyoruz. Bu küçük şehirde müzik, saray müzisyenleri tarafından, kilise, tiyatro, aristokrasi ve orta sınıfın katıldığı konserler için üretiliyor. Saray müzisyenlerini ise, bizlerin tanımadığı bir Ludwig van Beethoven yönetiyor. Mükemmel bir müzisyen ve sağlam karakterli bir yönetici olarak anılan bu kişi, ünlü besteci Ludwig van Beethoven’ın dedesinden başkası değil...
Dedesinin portresini yıllarca çalışma masasının
üzerinden eksik etmeyen Beethoven, babasının yasını tutmamış gözüküyor. Henüz
16 yaşındayken, çok değer verdiği annesini kaybedince, bir yetişkinin rehberliğine
ihtiyaç duyan iki erkek kardeşiyle baş başa kalıyor. Zaafları yüzünden saraydaki
müzisyenlik kariyerinde sıkıntılar yaşayan babası, karısının ölümüyle alkol ve
depresyona iyice gömülerek, ailenin tüm yükünü oğlunun omuzlarına bırakmıştır.
Beethoven ise, kariyeriyle ilgili hayallerinin peşinden gitmeyi planlarken, ebeveyn rolünü üstlenmek zorunda kalmıştır.
İkinci bir Mozart olacağına inanılan Beethoven’ın beklediği fırsat, beş yıl sonra karşısına çıkıyor. Performansını göstermeyi ve ilerlemesine yardımcı olacak ilişkiler geliştirmeyi hayal ederek, Haydn’in öğrencisi olmak üzere, müziğin merkezine yol alıyor. Besteci, doğru zamanda, doğru yere gitmiş oluyor zira tüm yaşamı boyunca hayranlık duyduğu Mozart'ın ölümü, büyük bir boşluk bırakmıştır ve bir arkadaşının Beethoven'ı uğurlarken yazdığı şu satırlar, kehanet gibi gerçek olacaktır.
‘Mozart’ın ruhunu Haydn’in ellerinden alacaksınız’
Bundan sonrasına, Beethoven’ın ‘Viyana Kuşatması’ diyebiliriz pekala...
Notalara yolculuğumuzda ikinci kez karşılaştığımız
Beethoven ile Viyana’da buluşacağız. Şimdi, bir Viyana eseri olan, ‘Patetik
Sonatı’nı*
dinleyerek uzaklaşıyoruz Bonn sokaklarından. Beethoven gibi, bir daha geri dönmemek üzere...
** Beethoven Diğer Eserler (Arşiv: Kasım 2013)
http://www.youtube.com/watch?v=uAAsth8eLps
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder