O, notalara yolculuğumuzda karşımıza çıkan harika çocuklardan biri değil. Müziğe erken yaşta yetenek göstermesine rağmen, Paris Konservatuarı’ndaki öğretmenleri tarafından ‘önemsiz bir öğrenci’; geçimini sağlamak için Montmartre’deki kafelerde çalışırken, akademik çevrelerce ‘amatör bir müzisyen’ olarak görülmüş. Değeri 40’lı yaşlarındayken anlaşılmış ancak. 59 yaşında öldüğünde, ülkesi dışında fazla bilinmeyen bir isim olan Erik Satie’i dünyaya tanıtan kişi, onun müziğinden ilham alan Amerikalı besteci John Cage olmuş.
Satie, yaşamı boyunca bazı gariplikleriyle
anılmış biri. Bir kilise kurmuş örneğin, tek üyesi kendisiymiş. Eserlerine gizemli
ve fazlasıyla sıra dışı isimler veriyor, onları yorumlayacak müzisyenlere tuhaf
talimatlar yazıyormuş. 1893 yılında bestelediği ve son derece kısa bir eser
olan ‘Vexations’da olduğu gibi.
‘840 defa
arka arkaya çalınacak bu eser için, yorumcunun kendisini, uzun süreli hareketsizliğe ve derin bir sessizliğe hazırlaması önerilir.’
İşte John Cage tam bu noktada
devreye girmiş ve Satie'nin talimatını yorumlayarak, 'Vexations’ın 840 defa peş peşe seslendirilmesini sağlamış. On bir
piyanistten her birinin yirmişer dakikadan sonra piyanoyu diğerine devrettiği dönüşümlü
performans, 6 Eylül 1963 akşamı başlayıp, ertesi gün akşam saatlerinde sonlanmış. 18 saat 40 dakikalık bu iddialı projenin, onun bir parçası olan dinleyicileri üzerindeki etkisini, bunun nasıl bir tecrübe olduğunu merak etmemek elde değil. Yeri gelmişken, 'vexations'ın 'sıkıntılar' anlamına geldiğini de söyleyeyim...
Satie, ölümünden sonra da şaşırtmayı
sürdürmüş. Gardırobunda, birbirinin eşi
olan 84 tane mendil ve on iki adet gri kadife takım elbise bulunmuş ki, bu kendisinin her zaman aynı kılıkla görülmüş olmasını
açıklıyor. Diğer bir sürprizse, dolaptan çıkan düzinelerce şemsiye.
Satie, arka planda duyduğumuz ama tam
dikkatimizi vermediğimiz müziği ciddi müzikten ayırarak bu tarza ‘musique
d’ameublement’ adını vermiş. 'Mobilya müziği' veya 'dekor müziği' olarak tercüme edilen bu isim Satie'den çıkınca insanı şaşırtmıyor. Satie, bu tip parçaların farklı açılardan dinlenebilmesi için onları bölümlere de ayırmış. Solo piyano için bestelediği üç bölümlü eseri Gymnopedies’i, ‘Les antiques’ adlı bir şiirden esinlenerek bestelediği ve onu eski
çağlarda Yunan dini ayinlerine eşlik eden bir müzik olarak hayal ettiği
düşünülüyor.
Çok sayıda filmde ve reklamda
kullanılmış olan Gymnopedies, ne zaman tanıştığımızı bilemediğiniz ancak etkisi
altında kaldığımız biri gibi. Bizi çarpan özelliği, kopkoyu bir melankoli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder