Bu Blogda Ara

16 Kasım 2013 Cumartesi

AY IŞIĞI SONATI



Ludwig van Beethoven’in piyano için yazdığı ve üç bölümden oluşan 14 numaralı sonatı* bugünkü ismini, Alman bestecinin ölümünden sonra almıştır. Alman şair Rellstab, sonatın ilk bölümünü, göle yansıyan ay ışığına benzetmiş, sonata çok yakıştırılan bu betimleme hızla kabul görmüştür.

Piyanoyu büyük bir ustalıkla, tutkuyla ve emprovize çalmasıyla ünlü olan Beethoven’ın  14 numaralı sonatını da, bu yolla yarattığı düşünülür. Beethoven eseri 1801 yılında, 31 yaşındayken bestelemiş ve aşık olduğu 17 yaşındaki İtalyan öğrencisi Giulietta Guicciardi’ye adamıştır. Esasen o yıllar, bestecinin işitme duyusunu yitirmeye başladığı, tedavi olamayacak durumda ve ilerlemekte olan hastalığını çevresinden gizlerken, bir yandan da kabullenmeye çabaladığı yıllardır. İkilinin ilişkisi kısa süreli olsa da, Giulietta’nın aşkı bu dönemin ışığı gibidir. Giulietta’nın evlenip Napoli’ye taşınmasıyla bestecinin hayatında bir dönem kapanır.


Bundan sonra, yaşamında ve müziğinde yeni bir sayfa açılır. Yıllar içinde işitme duyusunu tamamen kaybeden Beethoven’ın sahneye piyanist veya şef kimliğiyle çıkması imkansız hale gelir, keza ders vermeyi sürdürmesi de. Bunlar, sosyal hayattan kopuşa, izole bir yaşama, peşi sıra hırçın bir kişiliğe yol açacaktır. Diğer taraftan, herhangi bir besteci için büyük bir trajedi olabilecek bu engel, Beethoven’ın yaratıcılığını etkilemeyeceği gibi, en önemli eserlerinden bazılarını bu durumdayken vermesini mümkün kılacaktır.

İşitme duyusunu tamamen yitirmiş birinin bestelemeye devam edebilmesini anlamak zordur. Beethoven, iç dünyasındaki seslerle baş başa kalmıştır ve O, bunları notalara dökmeyi ve onların müziğini duymayı sürdürür. Beethoven’ın, 9. Senfoni’sini yarattığı son yıllarını konu alan ‘Copying Beethoven’ filmi (dilimize ‘Beethoven’ı Anlamak’ olarak çevrilmiştir), bu mucizeyi anlamamıza yardımcı olur.

Ed Harris’in Beethoven’ı, Diane Kruger’in besteciye mesleki anlamda yardım eden Anna karakterini canlandırdığı bu çarpıcı film, izleyiciyi bestecinin iç dünyasına konuk eder. Ay Işığı Sonatı’nın ilk bölümünü dinlerken de bunu hissettiğim olur. Elinden başka türlüsü gelmediği için, tuşlar aracılığıyla kederini anlatmaya çalışan biri canlanır gözümün önünde. Yeni edinilmemiş, taşlaşmış bir kederdir taşıdığı...


* Anlamlarına, Klasik Müzik Terimleri sayfasında yer verilmiştir. (Arşiv: Ekim 2013)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder