‘Prens, göl kenarında
dolaşırken, göldeki kuğulardan bir tanesi çok güzel bir kız olarak karşısına
çıkar ve kendisini Prenses Odette olarak tanıtır. Odette ve arkadaşları, büyücü
tarafından kaçırılmış ve kuğuya dönüştürülmüşlerdir. Gece yarısı insan olup,
sabaha karşı kuğu olmaktadırlar.
Prens ve Odette bu
buluşmada birbirlerine aşık olurlar. Ancak tekrar kuğuya dönüşen Odette, göle
geri dönmek zorundadır.
Ertesi gün onuruna
düzenlenen baloda Prens'in kendisine tanıtılan kızlardan birini evlenmek
üzere seçmesi beklenmektedir. Baron kılığındaki büyücü, yüzünü Odette’inkine
benzettiği kızı Odile ile birlikte baloya gelir. Prens, Odile’i Odette sanarak
aşkını ilan eder.
İhanete uğradığını düşünen
Odette ölmek ister. Durumu fark eden Prens göle giderek Odette’den af diler.
Prens ve Odette’in birlikte ölümü göze almaları, büyüyü sonsuza kadar bozar ve
büyücünün güçlerini yok eder...’
Kuğu Gölü Balesi'nin
bilinen hikayesidir bu. Hikayenin farklı finale sahip versiyonları da vardır hatta
bunlardan bazıları trajiktir. Odette ve Odile rollerini çoğu zaman aynı
balerin üstlenir ve Odette rolünde beyaz, Odile rolünde siyahlar içerisindedir.
Bu rol, teknik zorlukları olan dansları ve birbirine tamamen zıt karakterlerin
ruh hallerini canlandırmayı gerektirmesiyle, bale repertuarındaki en zor
rollerden biri kabul edilir.
Balenin müzikleri, Rus
besteci Pyotr Ilyich Tchaikovsky tarafından yaratılmıştır. Prömiyeri, Moskova’da
Bolşoy Tiyatrosu’nda gerçekleşmiş ancak müziği ve koreografisi arasındaki
uyumsuzluğa yönelik eleştirileri takiben gösterimden kaldırılmıştır. 1877 yılında gerçekleşen prömiyer
sonrası hayal kırıklığına uğrayan Tchaikovsky tüm sorumluluğu
üzerine alır. 1877, özel hayatına da damga vuran, onu intiharın eşiğine getirecek
kararı aldığı yıldır...
Eşcinsel olan ve evlenirse cinsel kimliğinin sorgulanmasından kaçınabileceğini düşünen Tchaikovsky, kendisine aşık olduğunu bildiği eski öğrencisi Antonina ile evlenir. Doğasına tamamen ters bir karar almakla kalmamış, psikolojik sorunları olan bir eş seçmiştir. Sonuç, sinir krizi ve ağır bir depresyon olur. 3 ay birlikte yaşayan çift, hiç bir zaman boşanmayacak ancak bir araya da gelmeyecektir. Tchaikovsky’nin geçimini sağladığı Antonina yıllar sonra akıl hastanesine yatar.
Baleye dönecek olursak o, bestecinin ölümünden sonra, Marius Petita’nın yeniden ele aldığı koreografi ile başarıyı yakalar ve bir daha da bırakmaz.
Bir çok kez
izlediğim performanslar içerisinde en
sıra dışı bulduğum, koreograf Matthew Bourne’un modern dansa uyarladığı ‘Kuğu
Gölü’dür. Burada kuğular erkektir, sert ve vahşi hareketlerle dans
ederler. Erkek kuğuların estetik duruşlarını ve ihtişamlı danslarını,
Tchaikovsky’nin müziğine çok yakıştırırım. Esasen balenin
müzikleri, en sıradan performansı bile alıp götürecek güçtedir. Scene, Waltz ve Spanish Dance, bunlar içerisinde en beğendiklerimdir.
Baleyi bestecinin vatanı Rusya’da, ilk gösteriminin yapıldığı Bolşoy
Tiyatrosu’nda seyredebilmeyi isterim. Yıllardır restorasyonda olan tiyatro,
kapılarını 2013 yılının Eylül ayında açtığından, bu hayalime bir adım daha
yakınım. Böyle bir deneyimin vaat ettiklerini paylaşmak adına, kısa
bir tanıtım filmiyle sonlandırıyorum yazımı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder