Bu Blogda Ara

28 Temmuz 2014 Pazartesi

AVE MARIA


‘Kimse diğerinin acısısı hissetmediği gibi, sevincini de anlayamaz. İnsanlar diğerlerine ulaştıklarını zannetseler de, gerçekte birbirlerinin yanından geçip gidiyorlar...’

Ufak tefek ve şişman, kıvırcık saçlarının çerçevelediği ve ileri derecede miyop olduğu için gözlüklerinden ayrı düşünemediğimiz yüzüyle genç bir adam. En yakınındakilere bile neşeli ve tasasız gözükürken, bu görüntünün ardında kırılgan ve hassas bir kişilik saklıyor. İnsanlardaki yanılsamaya ve ıskalamaya dokunduran sözlerin sahibi de, O. Onun duygularını paylaşmıyor değilim. Neyse ki, yaşamdaki istisnalarını bilerek ve bunun önemli bir şans ve ayrıcalık olduğunun farkında olarak yapıyorum bunu...

Avusturyalı besteci Franz Peter Schubert, 31 yıllık kısacık ömrünü, -sınırlı olduğunu en baştan hissetmişcesine- büyük bir meşguliyetle yaşamış biri. Varoluşunun tek nedeni müzik üretmekmiş gibi, ömrüne 1000’in üzerinde eser sığdırmış. Ancak eserlerinin çok büyük bir kısmı, o yaşarken bilinmiyormuş. Sanki bu dünyayı terk ettiği halde, beste yapmayı sürdürüyormuş gibi, sürekli yeni  eserleri gün yüzüne çıkmış sonraları. Öyle ki bu durum 50 yıl boyunca sürmüş. Takiben, hangisinin ne zaman bestelenmiş olduğunun çözülmesi gerekmiş ki, bunu yapmak da Avusturyalı müzikolog Otto Erich Deutsche’ye düşmüş. Bugün eserlerin adlarının yanında yer alan ve ‘d’ harfiyle başlayan sıra numaraları, Deutsche’den geliyor.

15 Temmuz 2014 Salı

LA DONNA E MOBILE


Bugünkü hikayemiz, 16. yüzyıl ortalarında İtalya’da geçiyor. 'Mantua Dükü’nün kambur soytarısı Rigoletto’nun hayattaki tek varlığı, herkesten sakındığı güzel kızı Gilda dır. Çapkınlığıyla ünlü Dük, kaçırılıp kendisine teslim edilen Gilda’ya sahip olunca, Rigoletto öç almaya karar vererek kiralık bir katille anlaşır. Ancak Mantua Dükü'nün öldürüldüğünü zannederken, ona aşık olduğu için kendini kurban eden kızı Gilda’nın bedeniyle karşılaşacaktır.'

Eser, Fransız yazar Victor Hugo’nun ‘Kral Eğleniyor’ oyunundan uyarlanmıştır. İtalyan besteci Giuseppe Verdi, Hugo’nunki ile aynı akıbete uğrayıp yasaklanmaması için, Kral ve dönemin tanınmış simalarının isimleri ve ünvanlarının değiştirilerek benzerliklerin üstünün örtülmesini sağlamıştır. 

Rigoletto Operası’nın* en bilinen aryası*, çapkın Mantua Dükü’nün kadınların tabiatına yönelik hislerini paylaştığı ‘La donna e mobile’ dir yani ‘kadın değişkendir...’ Ve devam eder: 'rüzgardaki kuş tüyü gibi... sesinin tonunu ve duygularını değiştirir... ve duygularını... ve duygularını...'

5 Temmuz 2014 Cumartesi

CARMEN


1820 yıllarının İspanya’sında Sevilla civarında geçen bir hikayenin içindeyiz. 'Çok güzel ve ateşli bir Çingene kızı olan Carmen, bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışmaktadır. Aşkını kullanmada fazlasıyla serbest olan Carmen, bu konuda tecrübesiz ve genç bir asker olan Don Jose'yi kandırmakta zorlanmaz. İlişkisi uğruna nişanlısını terk eden ve birliğindeki subayların emirlerine karşı gelerek askerlikten kaçan Don Jose’nin hayatı dağılmıştır. Bir süre sonra ondan sıkılan ve boğa güreşçisi Escamillo ile aşk yaşamaya başlayan Carmen, kıskançlığıyla baş edemeyen Don Jose tarafından öldürülür...'

3 Mart 1875 akşamı Paris’deki Opera Comique’de sahnelenen eserin ilk gösterimini izleyenlerin çoğu, onun tutku ve zaaflarla var olan gerçek hayattan çıkma karakterleriyle, kadın kahramanın göz önünde olan cinselliği ve sahnedeki ölümüyle sarsılmış gözüküyor. Müzikseverler, evlerine karmaşık duygularla ancak hoşnutsuz dönerken, operanın* müziklerini besteleyen Georges Bizet ve librettosunu* uyarlayan Meilhac ve Halevy’nin payına ise o akşamki başarısızlığın yarattığı hayal kırıklığı düşmüş olmalı. Oysa çağdaşlarının, örneğin Tchaikovsky, Brahms ve Wagner’in operaya hayran kaldıkları biliniyor. Onlar da, eserin yaratıcıları gibi, devrimsel niteliğinin ve realistik operanın doğuşuna şahit olduklarının farkındalar. Carmen'i, ilk gösterimi dahil en az 20 kez izleyecek olan Brahms Bestecisini kucaklamak için dünyanın sonuna kadar gidebileceğini’ söyleyecektir sonraları.