1858 yılında İngiltere Prensesi’nin
düğününde kullanıldığında, enternasyonel bir kimlik kazanıp dünyadaki pek
çok gelinle damada eşlik edeceğini kim tahmin edebilirdi ki? Alman bestecisi Felix
Mendelssohn Bartholdy, onun sahne dışında çalındığına hiç şahit olamadı. Henüz on yedi yaşındaki Felix ve ablası
Fanny, William Shakespeare'nin 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' oyununu okumuşlardı ve ondan öylesine etkilenmişlerdi ki, Felix oyunla
aynı adı taşıyan bir uvertür* bestelemekte gecikmedi. Uvertürden on yedi yıl sonra, bu sefer Kral’ın talebiyle, sarayda
sahnelenecek oyun için on iki
parça daha yazdı. İşte bunlardan biri de oyunun kahramanları Oberon ve Titania'dan esinlenerek yarattığı ‘Düğün Marşı'ydı. Felix Mendelssohn’un
sahne müziği olarak yazdığı bu parçalar bir süitte* toplandılar sonraları. ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası Süiti' işte böyle doğdu.
Felix Mendelssohn, çok nadir rastlanabilecek
yeteneklerle dünyaya geldi. Şanslıydı, çünkü bunları geliştirebileceği bir ortamda büyüdü. Birden
fazla enstrümanın virtüözü*, bugün anlaşıldığı şekilde ilk modern orkestra şefi,
müzik tarihine hakim ve uluslararası üne sahip bir besteci, öğretmen ve
yönetici, eş ve baba, gezgin, resim, şiir ve yabancı diller gibi ilgi duyduğu pek
çok alanda başarılı biri oldu. Tüm bunları gerçekleştirmesi kolay olmadı elbet, bir noktada fiziksel olarak tükendi. Duygusal anlamda çöküşüne Fanny'nin gidişi sebep oldu... Hepsini otuz sekiz yıllık kısacık bir ömre sığdırmışlığı, bugün baktığım yerden inanılmaz
gözüküyor bana. Onun yaşadığı zamanları düşünüyorum sonra...