Sarabande, 16. Yüzyıl'da Orta Amerika'da ortaya çıkmış, başlangıçta müstehcen bulunarak yasaklandığı halde sonradan özellikle İspanyol kolonilerinde popüler olmuş bir danstır. Barok dönemin bazı bestecileri onu müziklerine adapte etmişler ve süitlerinin* bir bölümünü böyle adlandırmışlardır. George Frideric Handel’in klavye için bestelediği süitin 4. bölümü olan ‘Sarabande’, bestecinin henüz 20 yaşındayken yarattığı bir eserdir. Hemen akla düşen, tanınan eserlerinden biri değildir kuşkusuz. Üstü kapalı olarak beklemiştir yıllarca, ta ki başka bir yaratıcı onu bizlere ulaştırıncaya kadar. Buna vesile olan, 1975 yılında çektiği ‘Barry Lyndon’ adlı filmin tema müziği olarak ‘Sarabande’yi seçen Stanley Kubrick’dir.
Bu Blogda Ara
28 Kasım 2013 Perşembe
SARABANDE
Sarabande, 16. Yüzyıl'da Orta Amerika'da ortaya çıkmış, başlangıçta müstehcen bulunarak yasaklandığı halde sonradan özellikle İspanyol kolonilerinde popüler olmuş bir danstır. Barok dönemin bazı bestecileri onu müziklerine adapte etmişler ve süitlerinin* bir bölümünü böyle adlandırmışlardır. George Frideric Handel’in klavye için bestelediği süitin 4. bölümü olan ‘Sarabande’, bestecinin henüz 20 yaşındayken yarattığı bir eserdir. Hemen akla düşen, tanınan eserlerinden biri değildir kuşkusuz. Üstü kapalı olarak beklemiştir yıllarca, ta ki başka bir yaratıcı onu bizlere ulaştırıncaya kadar. Buna vesile olan, 1975 yılında çektiği ‘Barry Lyndon’ adlı filmin tema müziği olarak ‘Sarabande’yi seçen Stanley Kubrick’dir.
22 Kasım 2013 Cuma
KUĞU GÖLÜ BALESİ
‘Prens, göl kenarında
dolaşırken, göldeki kuğulardan bir tanesi çok güzel bir kız olarak karşısına
çıkar ve kendisini Prenses Odette olarak tanıtır. Odette ve arkadaşları, büyücü
tarafından kaçırılmış ve kuğuya dönüştürülmüşlerdir. Gece yarısı insan olup,
sabaha karşı kuğu olmaktadırlar.
Prens ve Odette bu
buluşmada birbirlerine aşık olurlar. Ancak tekrar kuğuya dönüşen Odette, göle
geri dönmek zorundadır.
Ertesi gün onuruna
düzenlenen baloda Prens'in kendisine tanıtılan kızlardan birini evlenmek
üzere seçmesi beklenmektedir. Baron kılığındaki büyücü, yüzünü Odette’inkine
benzettiği kızı Odile ile birlikte baloya gelir. Prens, Odile’i Odette sanarak
aşkını ilan eder.
İhanete uğradığını düşünen
Odette ölmek ister. Durumu fark eden Prens göle giderek Odette’den af diler.
Prens ve Odette’in birlikte ölümü göze almaları, büyüyü sonsuza kadar bozar ve
büyücünün güçlerini yok eder...’
Kuğu Gölü Balesi'nin
bilinen hikayesidir bu. Hikayenin farklı finale sahip versiyonları da vardır hatta
bunlardan bazıları trajiktir. Odette ve Odile rollerini çoğu zaman aynı
balerin üstlenir ve Odette rolünde beyaz, Odile rolünde siyahlar içerisindedir.
Bu rol, teknik zorlukları olan dansları ve birbirine tamamen zıt karakterlerin
ruh hallerini canlandırmayı gerektirmesiyle, bale repertuarındaki en zor
rollerden biri kabul edilir.
Balenin müzikleri, Rus
besteci Pyotr Ilyich Tchaikovsky tarafından yaratılmıştır. Prömiyeri, Moskova’da
Bolşoy Tiyatrosu’nda gerçekleşmiş ancak müziği ve koreografisi arasındaki
uyumsuzluğa yönelik eleştirileri takiben gösterimden kaldırılmıştır. 1877 yılında gerçekleşen prömiyer
sonrası hayal kırıklığına uğrayan Tchaikovsky tüm sorumluluğu
üzerine alır. 1877, özel hayatına da damga vuran, onu intiharın eşiğine getirecek
kararı aldığı yıldır...
16 Kasım 2013 Cumartesi
AY IŞIĞI SONATI
Ludwig van Beethoven’in piyano için yazdığı ve üç bölümden oluşan 14 numaralı sonatı* bugünkü ismini, Alman bestecinin ölümünden sonra almıştır. Alman şair Rellstab, sonatın ilk bölümünü, göle yansıyan ay ışığına benzetmiş, sonata çok yakıştırılan bu betimleme hızla kabul görmüştür.
Piyanoyu büyük bir ustalıkla, tutkuyla ve emprovize çalmasıyla ünlü olan Beethoven’ın 14 numaralı sonatını da, bu yolla yarattığı düşünülür. Beethoven eseri 1801 yılında, 31 yaşındayken bestelemiş ve aşık olduğu 17 yaşındaki İtalyan öğrencisi Giulietta Guicciardi’ye adamıştır. Esasen o yıllar, bestecinin işitme duyusunu yitirmeye başladığı, tedavi olamayacak durumda ve ilerlemekte olan hastalığını çevresinden gizlerken, bir yandan da kabullenmeye çabaladığı yıllardır. İkilinin ilişkisi kısa süreli olsa da, Giulietta’nın aşkı bu dönemin ışığı gibidir. Giulietta’nın evlenip Napoli’ye taşınmasıyla bestecinin hayatında bir dönem kapanır.
10 Kasım 2013 Pazar
BOLERO
'Sadece tek bir başyapıt yazdım. Ne yazık ki, onun içinde de müzik yok’
Maurice Ravel
Fransız Besteci ve Piyanist
Maurice Ravel’in, başarısı karşısında şaşkınlık geçirdiği eseri için yorumu budur ve sadece bu bile, Bolero’nun hikayesini merak etmemize neden olur.
Hikaye, dansçı Ida Rubinstein’ın Ravel’den, İspanyol besteci Albeniz’in birkaç piyano parçasını orkestraya uyarlamasını talep etmesiyle başlar. Ravel, eserlerin haklarının başkası tarafından alınmış ve düzenlemelere başlanmış olduğunu öğrenince, Ida’nın dansına eşlik edecek İspanyol tarzı bir eser bestelemeye karar verir. Piyanosunun başına geçer ve bir melodi yaratır. En iyi orkestrasyonu oluşturmak üzere melodiyi farklı enstrümanları katarak defalarca tekrarlayacaktır, bir deney yapar gibi...
2 Kasım 2013 Cumartesi
MONTAGUES and CAPULETS
Notalara yolculuğumuzun ikinci durağı, Sergei Sergeyevich Prokofiev’in, William Shakespeare’nin Romeo ve Juliette oyunundan uyarladığı bale süiti*. Verona’da birbirine düşman iki ailenin çocukları olan Romeo Montegue ve Juliette Capulet arasındaki aşkı ve kavuşamayışı konu alan eserin müziğinde şiddet, hırçınlık ve keskinlik hakimdir. Süitin en sevdiğim parçası, ‘Montegues and Capulets’ dir, 'Şövalyelerin Dansı’ olarak da adlandırılır. Dinlerken, iki güçlü aile arasındaki gerilimi hissedip, bir anda hikayenin içine çekilebilirsiniz.
Romeo ve Juliette, çoğumuzun bildiği bir hikayedir, sonu oldukça dramatiktir. Gölgede kalan, bestecisinin hikayesidir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)