Bu Blogda Ara

26 Mart 2014 Çarşamba

FINDIKKIRAN BALESİ


‘Küçük bir kız çocuğu olan Clara’ya Noel’de bir fındık kıracağı hediye edilir. Clara, aynı gece rüyasında, yılbaşı ağacını ve oyuncaklarını büyümüş ve canlanmış olarak görür. Asker üniformaları içindeki büyük fareler, Fare Kral yönetiminde Clara’nın odasının etrafını sarmışlardır. Ancak Fındıkkıran, Fare Kral ve askerlerini yenilgiye uğratmakta gecikmez. Bundan sonra yakışıklı bir prense dönüşür ve Clara’yı sihirli bir yolculuğa çıkararak, ülkesine götürür. Ülkenin perisinin onlar şerefine düzenlediği şenlikte danslar başlar...’

Ernst Theodor Amadeus Hoffmann’ın ‘Fındıkkıran ve Fare Kral’ hikayesi, koreograf Marius Petita’nın elinden geçip, bestecinin müziğiyle birleşince, çocuk masalı olmaktan uzak halinden çıkarak, bir peri masalına dönüşür. Seyircisiyle ilk defa 1892 yılında buluşan bale, o zamandan bu yana bestecinin en çok sahnelenen eseri olmuştur. Noel ve yılbaşında baleyi izlemek, neredeyse bir gelenek haline gelmiştir ki, bence bir çocuğa verebileceğimiz güzel hediyelerden biri, onu Fındıkkıran Balesi’ne götürmektir. Onun masalsı dünyasında gezinmek, küçük büyük her yaş grubu için büyüleyici bir deneyimdir. 

19 Mart 2014 Çarşamba

HAYVANLAR KARNAVALI - KUĞU


Çoğumuz şöyle bir cümleye denk geldik sanırım: ‘henüz ufacık bir çocuktum, şarkı söylemeye (resim yapmaya, dans etmeye, müzik aleti çalmaya...) başladım.’ Bazen kurmacadır bu, kişinin doğuştan gelen bir yeteneğe sahip olduğu vurgusuna ihtiyaç duyulur. Ancak kimileri dolu dolu söyleyebilir ve  Fransız besteci Camille Saint-Saëns kesinlikle ikinci gruba dahildir.

Camille, henüz iki yaşındayken okuyup yazabilmekte, sonraki sene beste yapabilmekteydi. Beş yaşındayken ilk piyano resitalini veren, yedisinde latince okuyan ve adeta bir yetişkin gibi botanik ve pul bacaklılara ilgi geliştiren bir çocuğa ne demeli? Harika çocuk, elbette... Onbir yaşındayken verdiği konserin Bis'inde ‘Beethoven’ın hangi sonatını çalmamı istersiniz’ diye sormuştur. Seyirci 32 sonat içerisinden hangisini talep etti bilgimiz yok ancak konserden sonra ‘günün adamı’ ilan edildiği biliniyor. Ve Fransa’nın ‘Mozart’ı olarak gösterildiği. Sonra ne olmuş da, Fransa dışında pek tanınmayan bir isim olarak kalmış, insan merak ediyor.

12 Mart 2014 Çarşamba

LIBIAMO NE LIETI CALICI


'Paris’te, zevkle döşenmiş geniş bir salon. Fraklı genç erkeklerin, tuvaletler içerisindeki güzel kadınların bulunduğu görkemli bir balo. İçtikleri şampanyanın da etkisiyle, çılgınca eğlenen gruba yaklaşan yakışıklı Alfredo bir şarkıya başlıyor: İçelim.. ‘libiamo ne lieti calici’. Evin sahibesi Violetta da katılıyor ona.' İtalyan besteci Giuseppe Verdi’nin ‘La Traviata’ operasından muhteşem bir aryadır* duyduğumuz.

‘La Traviata’nın ana karakterleri Alfredo ve Violetta kimdir aslında? Violetta, Alfredo’nun babasının talebine boyun eğerek, onu terk etmek zorunda kalan ve sonunda yine Alfredo’nun kollarında ölen hafifmeşrep bir kadındır. Alfredo ise bu kurgunun farkında bile değildir, yazık ki Violetta’nın son anlarına yetişebilmiştir. Fransız yazar Alexandre Dumas’nın ‘Kamelyalı Kadın’ romanında Armand Duval ve Marguerite Gautier olarak tanırız onları. Gerçek hayatta Duval yazarın kendisidir oysa, Marguerite ise yazarın metresi Marie Duplessis den başkası değildir. Biraz da Dumas’nın onu hayal ettiği haliyle hayat bulur romanda, romantik bir kişiliğe bürünür...

5 Mart 2014 Çarşamba

NESSUN DORMA


Geçtiğimiz günlerde ünlü tenor Andrea Bocelli, Ülker Sports Arena’da muhteşem bir konser verdi. Bu konserde kendisine Tekfen Filarmoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Korosu eşlik etti. Uzun yıllardır bu kadar etkisinde kaldığım ve bitmesini istemediğim bir müzik şölenine dahil olmamıştım. Bocelli ile düet yapan soprano Illara Dellabidia'nın ve bandaneon ustası Mario Stefano Pietrodarchi'nin performansları da büyüleyiciydi. (Bandaneon, minik bir akordeona benziyor, küp şeklinde bir çalgı). Elbette ‘Nessun Dorma’ bu blogda yer alacaktı ancak Bocelli’nin hem konserin ikinci yarısında hem de bisde söylediği bu meydan okuyan sarsıcı arya* bu haftaki yolculuğumuzun rotasını belirlemiş oldu. 

İtalyan besteci Giacomo Puccini’nin son operası* olan Turandot’da, Prens Calaf’ın söylediği aryadır ‘Nessun Dorma’. Aryanın bilinirliliği, 1990 yılında, İtalya Dünya Kupası’nın resmi şarkısı seçilmesiyle artmıştır. Luciano Pavarotti ve Andrea Bocelli gibi ünlü tenorlerin yorumlarıyla kısa zamanda kitlelerin beğenisini kazanmıştır. Operanın konusu, Antik Çin’de geçer.